Uzun süredir bazı dostlardan artık yazmayı bırakıp bırakmadığım konusunda mesajlar alıyorum. Hayır sadece zor günlerden geçiyorum. Farkındayım çok uzun süredir yazmadığımın, bir sır vereyim uzun zamandır spor da yapmıyorum.(oysa ki bir çok arkadaşımın benden feyz alarak spor yapmaya başladığını ve güzel sonuçlar aldığını ve beni gururlandırdığını bilmeme rağmen) Ama artık yoluna koymaya başladım bazı şeyleri, merak etme. Malum hayat bu her zaman musmutlu olamıyorsun, keşke olabilsek değil mi? Neyse, sen nasılsın?
Yazmıyor olmamın büyük bir sebebi de hem lise, hem üniversite okumanın verdiği stress, her gün ödev yapmak ne zormuş, öğrenci dostlarıma sevgilerimi sunuyorum bu yazım sayesinde. Sonra bu yoğun okul dönemi bitince, uzun süredir düşünmekten kaçındığım birçok sorunlar aklımı kurcalamaya başlamıştı. Mutsuzluğum önce değer verdiğim Selin ile arkadaşlık yollarımızın ayrılması, sonra bir yılı aşkın süredir işsiz olmanın aslında beni ne kadar üzdüğünü farkettim, e tabii uzun süredir devletten beklediği haberin gelmemesi de cabası… Yani bir süredir yolunda gitmeyen birçok şey var. Hayat işte, her zaman planladığın gibi olmuyor birşeyler. Neyse ki, çıktığım dolu dolu üç haftalık tatil çok iyi geldi. Hayatta olmasına engel olamadığımız durumlar var ve şuan o durumların birçoğunu çok acı şekilde yaşayanlardan biriyim. Eğer sende aynı zor yoldan geçiyorsan emin ol yalnız değilsin ve unutma, her şey yoluna girecek. Ben bu tatilde önce bu sorunları düşünmemeye çalışıp anımın tadını çıkarmak için uğraştım ama beyin öyle bir organ ki; bazen sorunları ne kadar atmaya çalışırsan o kadar daha çok düşünüyorsun ve bu durum daha da mutsuz olmana yol açıyor. Havuza gidecekken Suzan’ın evinde bulunan birkaç kitaptan biri gözüme çarptı, havuz başında boşuna uzanıp telefonda zaman kaybetmek yerine kitabı okuyayım bari deyip o kitabı aldım. Kitapta yazılan, hissettiklerime o kadar çok uyuyordu ki; bu bana Tanrı’nın bir işareti diye düşündüm. “Mutsuz birini görürseniz mutsuzluğun sebebininin yine kendisi olduğunu hatırlatın. Zira Tanrı herkesi mutluluğu anlayabilecek şekilde yarattı.”(Epiktetos) İşte beklediğim işaret tam da buydu. New York’a döner dönmez o biriktirdiğim üzüntüyü, siniri, hırsı, kendime çektirdiğim acıyı düşünmeye sorunu bulmaya çalıştım. Ele avuca alınacak bir sorun yoktu aslında ve varsa da bütün problem bendeydi, benim kendimi mutsuz etmek isteyişimdeydi. Satırları okuduktan sonra artık o mutsuz insan olmak istemiyor ve bunun için bana en iyi gelen eski yöntemimi deniyorum. Saatlerce kitap okuyor, okuduğum eserlerdeki ülkelere, evlere, yaşamlara konuk oluyorum. İnan bana içinde yaşadığım mutsuz durumdan beni kurtaran her yazara minnet duyuyorum. (Özellikle de değerli Zülfü Livaneli’ne)
Bir Çin atasözü der ki “Mutsuzluk kuşlarının başınızın çevresinde uçmasına engel olamasanız ama saçlarınıza yuva yapmasına engel olabilirsiniz.” Ve ben onların içimde yuva yapmasına asla izin vermeyeceğim. Seninde zor nefes aldığın gün yada günler vardır ve bunun çaresini bambaşka yerlerde arıyor olabilirsin ama şundan eminin tek çare bende yani sende. Boşuna dememişler insan kendi kendinin doktorudur. Bende kendi doktorum olmaya çalışıyor bu zor günleri zararsız atlatmaya çalışıyorum. Eğer yazı seni bunalttıysa özür dilerim inan. Söz veriyorum bir sonraki yazım mutluluk yazısı olacak. Sevgiyle kal.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder