Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır, rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini, ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını, toprakların en bereketlisini
Sende sürdüm, sende tattım yemişlerin cümlesini.
( Cahit Sıtkı Tarancı)
En sevdiğim şair ve yazarın sözleriyle başlıyorum. İçime işliyor bu sözleri her okuduğumda. Hele nisan en sevdiğim aylardan biri. Mart gibi uzun ve acı dolu değil bir kere. Hasta olmadan ılık yağan yağmurlarla ıslanma ayıdır nisan. Sokağa çıkıp yağmur altında deli gibi dans etme ayıdır. Baharın gelmesiyle, aylarca kupkuru duran kahverengi ağaçların çiçek açması içimizi sıcacık yapar. Üşütmez. Bir tane ince ceketle evden çıkabileceğiniz aydır. Kızların rengarenk ojeler sürdüğü, elbiseler giydiği aydır. Sıcacık hatta, bazi şehirlerde nemli yaz günlerinin yaklaştığına işarettir. Annelerimizin bize zorla yaptırdığı temizlik ayıdır. Gerçi onlar her zaman temizlik yaparlar. Bahar yorgunluğu dediğimiz uzayan günlerin etkisiyle, üstümüze hep bir ağırlık çöktüğü aydir. Çok özlediğim can eriğinin, çağlanın, mis kokulu taze limonun verdiği tatla içimizi huzur dolduran aydır nisan.
Evet zor günler geçiriyoruz. Evden cikamiyor, sosyalleşmiyor, nisan güneşini, yağmurlarını, yağmur sonrası çıkan o sevdiğimiz toprak kokusunu içimize çekemiyoruz. Ama geçecek bu kötü günler. Biraz sabırlı olmakla geçecek eminim. Ve sonra biz yine o çiçek dolu ağaçları usanmadan izleyecek içimizdeki özlemi dindireceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder