Belki de hayatımın en güzel günlerinden biri bugün. 5 yıl önce kazayla barajı geçtiğim üniversite sınavının sonucunu aldığımda da bu duyguları hissetmiştim. Haklısın bazıları için çok basit bir histir bu belki ama benim için çok önemli üniversite okumak hele ki ailemde hiç üniversite bitiren biri olmadığını ve annemin tek hayali benim havaya kep atmamı görmeyi istediğini düşünürsek.
Türkiye’de iken çok eksikliğini hissetmemiştim okumamış olmanın eh Kıbrıs’ta da kaza ile kazanmıştım zaten, ama yanlış düşünme bölümümü çok sevmiştim. Çalışmak ve okumak zordu işyerimin ve müdürlerimin desteği sayesinde o da hallolmuştu. Velhasıl otelde çalıştığım pozisyon gereği ilk yılın ortalarında aklıma düşen İngilizce öğrenme merak ve arzusu, otele yarı zamanlı çalışmaya gelen bir öğrenci ile tanışmamla başladı Amerika’ya gelme maceram. 3 aylığına diye gelip burada kalınca mecbur üniversitemi de bırakmak zorunda kalmıştım hani o nolursa olsun bitirip annemi kep atma törenine çağıracağım üniversite. Başlarda çok üzülmüştüm 25 yaşına geldim ve herhangi bir bölüm mezunu olamadım, mesleğim yok, vs... Hepimiz çok çok iyi biliyoruz ki hayat bazen planladığımız gibi gitmiyor, eh Amerika’da ki hayat gailesi de hiçbir gaileye benzemiyor. Hayatımı hep turizmde çalışarak sürdürdüm, o zamanlar evli olmayınca çok sorun etmiyordum bayramlarda izinsiz olmayı. Ama evlenince her şey değişmişti daha önce de bahsetmiştim ya evlenince çok değiştim diye, artık restaurantta çalışmanın beni günden güne yıprattığını derinden hissediyordum. Birde buradaki restaurantlar ve müşterileri farklı insanlar.... Çok tanınan ve uzun süre çalışmayı istediğim bir Türk restaurantında çalıştım evliliğimin ilk 6 ayı ve kabus gibiydi. Restaurant lüks ama ah söylemek bile istemiyorum. Eşime ilk ilgi duyduğum an yemek yemeye gittiğimizde bize su servisi yapan çocuğa halini hattını sormasıydı. Genelde yapmazlar bunu o su servisi yapan kişi sessiz biridir. Amerika’ya ilk geldiğimde kendime verdiğim sözlerden birisi asla kendini mutsuz edecek birşey yapma olmaktı evet bazen kısa bir süre bir işverene katlanmak zorunda olmuş olsamda yıllarca kendimi yıpratmadım bir işyeri ile. Ve kesinlikle sana da tavsiye ediyorum zira hayat kısa… Böyle böyle artık buralarda çalışarak ne kadar iyi para kazansanda bu hayata ait olmadığımı ve bu hayatın bir sonu olmadığını son bir yılda anlayıp internette bulduğum her okula başvuru yaptım sanki üniversite seviyesinde İngilizcem varmış gibi. Ingilizce’yi genelde okula giderek öğrenirler yada vizelerini güvende tutmak için okula giderler eh para verdiği okullara gidince öğreniyorlar haliyle. Bense hani hayat gailesi demiştim ya heh işte o yüzden hiç okula gitme fırsatım olmadı çalışmaktan. Tabii ki dili de sadece konuşarak öğrenmiştim. Son bir yılda New York kütüphanesinin yada diğer eyaletlerin verdiği ücretiz her derslere katılıp biraz daha geliştirdim, ama biliyorum ki hâlâ üniversite seviyesinde değil.
Ay çok bunaldınız değil mi? Bende anlatırken bunaldım. Tamam susuyorum bugün neden mutlu olduğuma gelirsek, sadece konuşarak öğrendiğim İngilizcemle başvuru yaptığım okula istedikleri sınavlara girip, akademik yazılarını yazıp sonunda kabul alıp bugün kaydımı yaptırdım. Sevincim bu yüzden, başta da söylemiştim üniversite okumak bazıları için boş gelebilir ama Amerika’da yaşıyorsan ve kaliteli bir hayat istiyorsan mutlaka bir diploman olmalı benim bide isteğim ailemde birinin üniversite mezunu olması. Bunu kendi çapımda bir başarı hikayesi diye bloguma eklemek istedim. Sen istersen her şeyi yaparsın bunu hiç unutma lütfen. 5 yıl önce ikinci bir dil konuşabileceğime inanmazken, yeni öğrendiğim bir dilde okula başlamak bir kanıtsa senin de istediğin her şeyi yapacağına kanıttır. Ve en güzeli de anneme yıllar önce söz verdiğim kep atma sözünü 30’una gelmiş olsamda tutabileceğim. Umarım keyif aldın. Okul nasıl gidiyor diye yazarım mutlaka. Sevgi ile kal.